Announcements
Londra'da Bir Tatil

Londra'da Bir Tatil

Avatar of Gorkem_Sivri
| 6

Fred M.Wren, Chess Review (1936)

---

1933 yılında Avrupa'dayken, bir gün amirimden Londra'da yapılacak bir konferansa katılmam gerektiğini bildiren bir telgraf gelmişti. Londra benim için yılın her mevsiminde çekici bir yerdir, ama tam da o ara, soğuk ve sisli bir Hollanda kışının ortasında bu telgraf, cennetten alınan bir davetiye gibi gelmişti bana. Tiyatrolarıyla, müthiş mağazalarıyla, hareketli geceleriyle Londra! Vay, vay, vay!

Lahey'den trene bindiğimde, kompartmanımı paylaşmak zorunda kalacağım genç Hollandalı bana o bildik "Dag, mijnheer"(*) 'ini çektikten sonra gazetesinin ardına saklanarak tam siper aldı. Ben de kendi gazetemi çıkararak, İngiltere'ye giden gemiye bineceğim Vlissingen limanına dek üç saatlik bir sessizliğe hazırlandım. Folkestone'daki Uluslararası Takım Turnuvası daha yeni bitmiş ve ABD birinci olmuştu, gazetede de Kashdan ile Flohr arasındaki oyunun hamleleri vardı. Tam taşları kafamdan oynatarak mücadeleyi takip etmeye çalışıyordum ki, bizim arkadaş tüm teamülleri çiğneyerek söze başladı:

"Satranç bilir misiniz?"
"Evet, biraz."
"Cep satrancınız var mı?"
"Maalesef. Evden o kadar telaşla çıktım ki bavuluma koymayı unuttum."
"Olabilir ki körleme oynuyorsunuzdur?"
"Pek iyi değilimdir, ama isterseniz bir deneyebilirim."
"Tamam o zaman. Başlıyorum: e2-e4."

Vay canına! Hollandalıların taşlara verdiği isimleri ve kullandıkları notasyon sistemini (**) yayınlanmış oyunları takip etmeme yetecek kadar biliyordum; ama bu şekilde körleme oynamak benim için biraz fazlaydı. Elimden gelenin en iyisini yaptıysam da 15. hamle civarında d-'leri e-'lerle karıştırdım ve oyunu terkettim.

Şimdi Beyaz olma sırası bendeydi. Tek şansımın hızlı yoldan kazanacak ya da kaybedecek bir şey sallamak olduğuna karar vererek Muzio Gambiti oynadım. Bu açılış rakibimin biraz canını sıkmış gibiydi; onun bilmediği bir şey bulmuş olduğum umuduna kapıldım biraz. Kendisi erini g5'e sürünce, rok atmak yerine atımı c3'e oynadım.
"Demek öyle" dedi, "Muzio'nun McDonnell Gambiti! Amerika'da bunu hala oynuyorlar mı?"
Bu cinsten bir rakibe karşı ne yaparsın? Gemiye binmek üzere Vlissingen'e vardığımızda beş-altı oyun kaybetmiş, körleme oynama hevesimi de tümden yitirmiştim, ama adamı alıp bir tahtanın başına oturtmayı dört gözle bekliyordum. Kendimizi geminin sigara içilen bölümünde bir masaya attıktan sonra garsondan bir satranç takımı rica edip hemen üzerine kapandık.

Vlissingen'den Harwich'e kadar hiç durmadan yirmi bir oyun. Oradan Londra'ya kadar bir dokuz daha (unutmadan, gemideki garsondan takımı dört dolara satın aldık. Bana sorarsanız parayı cebe atıp Hollandalı delinin teki takımı çaldı demiştir, ama orası kendi bileceği iş). Londra'daki Victoria Oteli'nde yer ayırtmıştım. Rakibim başka otelden ayırtmıştı ama semtine bile uğramadan benimle Victoria'ya geldi. Gecenin büyük bölümünü otelde oynayarak geçirdik. Ertesi sabah konferansa gittim, iki saat sonra otele dönmüş kaldığım yerden oynamaya devam ediyordum. Geceyarısını geçeye dek oynamayı sürdürdük.

Ertesi sabah limana giden trende de durmadan oynadık, Manş Denizini geçtik, sonra Vlissingen'den Lahey'e kadar. Orada trenden indim. Bir daha karşılaşmamak üzere ayrılırken, 46-42 skoru ile kazandığımdan oynadığımız takım da benim oldu. Bir düzine beraberliği saymıyorum.

Rakibimin, daha sonraları bu yolculuk aklına geldiğinde ne düşündüğünü hep merak etmişimdir. Hem ayrıca Londra'ya niye gitmişti? İşi her ne idiyse, amirimin odasında geçirdiğim iki saatin içerisinde bitirmiş olmalı zira otele döndüğümde kendisini beni bekler bulmuştum, ve gün içerisinde hiç gözümün önünden ayrılmadı. Adamın adını bile bilmiyorum, ki onun da benimkini bilmediğine eminim. Groningen'li olduğunu ve bir keresinde oranın şampiyonluğunu kazandığını söylemişti bana, ama tüm bildiğim bundan ibaret. Bir de şunlar var tabii:

1. İki filin de kanattan geliştiği -ve bir türlü çaresini bulamadığım- bir sistem oynuyordu.
2. Siyah taşlarla İspanyol Açılışı'nda berbattı.
3. Oyuna benim kadar tutkun bir satranç canavarıydı.

Ya Londra tatilim? Bir tane bile gösteri izlemedim, bir tane gece kulübüne gitmedim. Karıma her zamanki iş gezisi hediyemi bile almadım. Londra'da bir gün ve iki gece - ama sadece iki saati otelin dışında! Birkaç sene öncesinin sevilen şarkısının sözlerini değiştirerek yazıyorum:

"Sen buna Aşk diyorsun, bense Ahmaklık"
Doğru söze ne denir.

---

(*) İyi günler, beyefendi.
(**) Birleşik Krallık ve ABD'de kullanılan hamle yazma (notasyon) sistemi Avrupa'dan farklıdır.

More News

Analiz Satranç / Chess.com 9. Ödüllü Yıldırım Turnuvası

Analiz Satranç / Chess.com 9. Ödüllü Yıldırım Turnuvası

9. Yıldırım Turnuvası Sonuçları

9. Yıldırım Turnuvası Sonuçları