Blogs
YENİ BAŞLAYANLAR İÇİN DERSHANE

YENİ BAŞLAYANLAR İÇİN DERSHANE

OZEROZGUR
| 0

Dershaneler kapatılıyor mu?

Dershane olmasaydı Tıp Fakültesine kimse yerleşemezdi, boş kalırdı diye mi düşünüyorsunuz? Özel dershane yalnız öğretim sunar. Oysa Devletin Lisesi başarılı başarısız eğitim-öğretim sunar. Zaten 2013-2014 eğitim-öğretim yılı demiyor muyuz? Osmanlı Türkçesinde eğitim-öğretime talim-terbiye denirdi. Milli Eğitimdeki bir Başkanlığın adı hala Talim ve Terbiye Kuruludur. Üniversite ya da Merkez hasbelkader yapacağı bir sınavla öğrenciyi kabul eder –keşke Üniversite yapsa. Tıp Fakültesi yine aynı sayıda öğrenci ile eğitim yapar. Bunun için anne babalara 20 milyar liralık bir yük bindirmeye ihtiyaç yok.

 Dershanecilik herkese dereceye sokma sözü vermektir, ama herkes birinci olamadığında, mecburen belli bir sıralama oluştuğunda parasını alıp çekilmektir. Tıbbı kazandıramadı diye aldığı bütün parayı geri veren bir dershane varsa, varsın o dershane kapanmasın (yalnız ortalama bir öğrenciye değil herhangi bir öğrenciye).

Dershane demek test kitabı demektir, yaprak test demektir. Test kitapları köreltir, yarış atına çevirir. Soruyu okuma ve kafadan atma yeteneğini geliştirir –test tekniği diyorlar buna. Bizi sonuca götüren yolun mantıklı olup olmadığı konusunda bir denetleme yapamaz, bir şey yazma yeteneği veremez. Siz bir öğrenciye test kitabı çözdürerek Türkçe'yi kullanma becerisi kazandırılabileceğinize inanıyor musunuz? Halen belli bir yaş grubu sık sık "Dilekçeyi nasıl yazacağım?" sorusunu soruyorsa bunun sorumlusu test kitaplarıdır.

Bütün bunlar son derece açık, sağır sultanın duyduğu şeyler. Bu konularda bu anket yapıldı, şu soru soruldu, şu cevap alındı demesin artık kimse.

 

'Anadolu'daki anne babaların makul bir ücret ödeyerek çocukları ile Büyükşehirlerdeki çocuklar ile arasındaki farkı kapattığı doğru mu? Bunu söyleyenler eğitim istatistikleri bilmiyor mu? Hayır, halkın bilmediğini düşünüyor. Küçük şehirlerin, 'Anadolu'nun ortaöğretim ve lise eğitimi, genel kültür, temel bilimler, üniversite başarısından dolayı her zaman daha yüksek oldu. Oysa okulu reddetme, Üniversite sınavında sıfır çekme, disiplin suçu işleme oranı, sigara, alkol hatta uyuşturucu kullanımı, öğrenciler arası şiddet, çeteleşme, öğretmene şiddet, okulu bırakma, eğitimini tamamlamadan iş hayatına atılma, ebeveyn boşanmaları büyükşehirlerde daha yüksek oldu. Bunda muhtemelen küçük şehirde yaşayan öğrenciler ve ailelerinin sınıf atlama isteği, bu şehirlerde eğitim binalarının daha kaliteli olması, ev okul arasındaki mesafenin kısa olması, trafik sıkışıklığının olmaması, aile disiplininin ve toplumsal kuralların daha sıkı olması, satın alma gücü ve toplum içindeki yeri daha saygın olan öğretmenlerin daha verimli olması, öğretmenlerin nispeten daha genç olması, eğlence imkânlarının daha az olması, küçük şehirlerin daha güvenli olmasının da katkısı vardır.

Peki makul bir ücret karşılığında Devlet Lisesindeki öğrenci ile kolejde okuyan öğrenci arasında eşitlik sağlanmakta mıdır?  Yine bunu söyleyenler eğitim istatistiklerini halkın bilmediğini düşünüyor. Tahmin ediyorum, bazı kesimlerdeki bu insanları aldatma alışkanlığı tedbir[1] yönteminden kaynaklanıyor olsa gerek.

Anne babalar neden bu çocukları dershaneye kaydettiriyor? Çünkü elleri mahkum. Acımasız bir sınav rekabeti ortamı var. Dershaneye kaydolmayan öğrencinin her şeyden önce öğrenilmiş çaresizlik[2] geliştiriyor. Çocuğunu "hizmet" dershanesine kaydettiren ailelerin durumu ayrıca tartışılmalı. Muhtemelen himmetin[3] yaz tatilinde hatta sınav hazırlığı bittikten sonra da devam edeceğini bilmiyorlar.

Bazı dershaneler SBS yaparken bazı dershaneler STS yaparlar[4]. Sonra da yüksek puan alan öğrenciler daha ayrıntılı ders öğretilmek üzere başka sınıflara alınır. Fırsat eşitliğinden bahsediyorduk değil mi? Neyse…

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre ailelerin %60'ının bütçesi, büyükşehirlerde 4000-21000 TL arasındaki dershane ücretini ödemeye yetmemektedir. Zaman Gazetesinin manşetine göre büyükşehirlerdeki dershane ücreti 3000 TL'den başlamaktadır[5]. Buna göre asgari ücretle[6] geçinen iki çocuklu aile yaklaşık 7 aylık gelirini dershaneye teslim etmek zorundadır! Bu parayı ödemelidir, çünkü aksi takdirde çocukları yarışın dışına itilir.

Özel teşebbüs hürriyeti ilkesi, özel teşebbüs hürriyetinin esas olduğunu, kısıtlayıcı hukuk kurallarının istisna olduğunu anlatır. Devlet doğal olarak kısıtlayıcı hükümleri getirecek geri kalan alanlar serbest olacaktır. Olay budur. Bir zamanlar liberaller Devletin iktisadi teşebbüs yapmamasını, asli görevleri olan eğitim, sağlık, güvenlik görevlerini icra etmesini istiyorlardı. Günümüzde daha az görev icra etmesini istiyorlar. İşte bu asli görevleri devreden Devlet müsaade edelim de görev devrettiği teşebbüsleri kısıtlasın.

Dershanelerin kapatılması tartışmasının iki ümmetçi akım arasındaki çıkar çatışmasından kaynaklandığını artık herkes biliyor. Bu çatışma çok şaşırtmamalıdır. Her hangi iki ümmetçi akım arasındaki ayrılık her zaman Türkçüler ile Devrimciler arasındaki ayrılıktan daha keskindir. Çünkü hemen bütün ümmetçiler neredeyse intisap etmeyenin öbür dünyasının bittiğini ima etmektedirler. Modern kapitalist ülkelerde ümmetçi sivil örgütlenmeler yasak değildir, ancak şeffaflık gerekir. Örneğin Milli Görüş akımı çeşitli partiler kurmuş, bunlara ilişkin olarak İçişleri Teşkilatına bilgi vermiştir. Bu izin değildir. Yalnızca bilgi amaçlıdır, izin verilmemesi söz konusu değildir[7]. Sivil toplum örgütlenmelerinin, ucu açık platform, forum, kongre, "hizmet" gibi kayıt altına alınmayan biçimler ile kendilerini ifade etmeleri şeffaflığa aykırı olur, buna bir nevi merdiven altı, yer altı da denebilir. 

Bu arada dershaneleri kapatma tartışmasına neden olan çıkar çatışmasının bir pazar çatışması olmadığı da unutulmamalıdır. Dershane "hizmet" akımının finans kaynağı değildir. Propaganda aracıdır. Asıl amaç eleman 'kafalamak'tır. Propaganda başarılı olursa, gerçekleşecek himmet gelirlerinin yanında ücret gelirleri devede kulak kalır. Propagandanın ayrıntısına girmeyeceğim, bunun için daha çok belgeye ihtiyaç var.

Peki dernek, vakıf, kulüp, federasyon gibi modern sivil toplum kuruluşlarının (non-governmental organizations) demokrasilerde yeri nedir? Bunlar da tıpkı siyasi partiler gibi demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır (baskı grupları). Ancak demokrasinin sandıktan ibaret olmamakla beraber sandıksız da olmayacağını göz ardı etmemelidirler. Söz gelimi "hizmet" hareketinin ihtilal dönemlerinde 'sabıka'sının olması[8], 1997 yılındaki antidemokratik tavırlarına rağmen günümüzde yayın organlarında 'darbeci' (ihtilalci anlamında) tabirinin oldukça sık geçmesi ironiktir. Bu durumun "adliyede, mülkiyede bizim arkadaşlarımızın mevcudiyeti" yaklaşımının Silahlı Kuvvetlerde mümkün kılınamaması ile bağlantısı açıktır[9]. Ancak gerçek ihtilalcilere böyle yaklaşan "hizmet"in bir yayın organı seçilmiş bir hükümete 'darbeci'[10], hatta 'darbeciden beter' diyebilmiştir[11].    

Sonuç olarak Devlet eğitimde boşluk bırakmasa daha iyi olur. Gerekirse daha çok vergi vermeliyiz. Eğitim parasız ve Devlet okulunda olmalıdır.

5 Aralık 2013

Özgür Özer

 



[1] "Hizmet" elemanlarının kendilerini gizlemek için kullandıkları yöntem olarak bilinir.

[2] Öğrenilmiş çaresizlik kuramı/modeli (theory of learned helplessness): Seligman tarafından geliştirildi. Buna göre depresyonun oluşumu çocukluktan beri karşılaşılan acılı uyaranlardan kaçmayı, kurtulmayı bilmeme ve çaresiz kalmadurumu olarak açıklanıyor.

[3] "Hizmet" akımının elemanlarından temin ettiği bir nevi sözde vergi. "Hizmet" örgütü yöneticileri elemanın yakın akrabalarını da bir nevi mükellef olarak görür.

[4] Seviye Belirleme (Tespit) Sınavı.

[5] Zaman, 16 Kasım 2013 Cumartesi.

[6] Net asgari ücret halen 2013 sonuna kadar 803,68 TL'dir.

[7] Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, m. 68/3.

[8] M. Fethullah Gülen, Sızıntı, Ekim 1980.

[9]Söz konusu yayın faaliyetlerinin meşhur "süreç" ile bağlantısı direktten ziyade endirekttir (dolaylı). Zira hiçbir ümmetçi akım yoktur ki kendine özgü bir "süreç"i olmasın. İlk Kürtçe televizyon kanalı olan Dünya TV, "hizmet"in eseridir.

[10] Zaman Gazetesi (manşet), 14 Kasım 2013 Perşembe.

[11] Zaman Gazetesi (manşet), 15 Kasım 2013 Cuma.